Son yıllarda en fazla gündem konusu olan konulardan biri “iklim değişikliği”. İklim değişikliği nedir, neden oluşur ve nasıl önleyebiliriz konusunda sizlere bilgiler aktarmak ve özellikle çimento-beton sektörüne özel strateji ve yol haritalarını paylaşmak isteriz.
Sera Gazı Etkisi ve İklim Değişikliği Nedir?
İklim değişikliğinin ana itici gücü sera etkisidir. Dünya atmosferindeki bazı gazlar, bir seradaki cam gibi davranır, güneşin ısısını hapseder ve uzaya geri sızmasını engeller ve küresel ısınmaya neden olur.
Sera Gazı Etkisi: Bu sera gazlarının çoğu doğal olarak oluşur, ancak insan faaliyetleri kanalıyla özellikle aşağıdaki gazlar oluşarak atmosferdeki konsantrasyonların artırmasına sebep olur.
- karbondioksit (CO2)
- metan
- azot oksit
- florlu gazlar
İnsan faaliyetleri tarafından üretilen CO2, küresel ısınmaya en büyük katkıda bulunandır. Diğer sera gazları, insan faaliyetleriyle daha az miktarlarda yayılır. Metan, CO2‘den daha güçlü bir sera gazıdır, ancak atmosferik ömrü daha kısadır. Azot oksit, CO2 gibi, atmosferde onyıllar ve yüzyıllar boyunca biriken uzun ömürlü bir sera gazıdır.
- İnsani faaliyetler sonucu kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıt kullanımı karbondioksit ve azot oksitlerin havaya salınmasına neden olur.
- Ağaçlar atmosferden CO2 emerek iklimi düzenlemeye yardımcı olan alanlardır. Ormansızlaşma ile beraber ağaçlar kesildiklerinde bu faydalı etki kaybolur ve ağaçlarda depolanan karbon atmosfere salınarak sera etkisine eklenir.
- Hayvancılığın arttırılmasına bağlı olarak inekler ve koyunlar, yiyeceklerini sindirirken büyük miktarda metan üretir.
- Azot içeren gübreler azot oksit emisyonları üretir.
- Florlu gazlar, bu gazları kullanan ekipman ve ürünlerden yayılır. Bu tür emisyonlar, CO2‘den 23.000 kata kadar daha fazla, çok güçlü bir ısınma etkisine sahiptir.
- Enerji, sanayi, ulaşım, binalar, tarım ve arazi kullanımı başlıca emisyon kaynakları arasındadır.
Küresel Isınma Nedir?
2011-2020, kaydedilen en sıcak on yıldı ve küresel ortalama sıcaklık 2019’da sanayi öncesi seviyelerin 1,1°C üzerine çıktı. İnsan kaynaklı küresel ısınma şu anda on yılda 0,2°C oranında artıyor.
Sanayi öncesi zamanlardaki sıcaklığa kıyasla 2°C’lik bir artış, doğal çevre ve insan sağlığı ve refahı üzerinde ciddi olumsuz etkilerle ilişkilidir ve muhtemelen yıkıcı değişikliklerin meydana gelmesine ilişkin riskleri barındırır.
Bu nedenle Birleşmiş Milletler raporunda ısınmayı 2°C’nin çok altında tutmanın ve 1.5°C ile sınırlandırma çabalarının gerekliliğini kabul edilerek en kötü iklim etkilerinden kaçınmamıza ve yaşanabilir bir iklimi korumamıza yardımcı olacağı düşünülüyor.
İklim Değişikliği Nedir?
İklim değişikliği, sıcaklıklarda ve hava düzenlerinde uzun vadeli değişiklikleri ifade eder. 1800 lerden beri insan faaliyetleri, öncelikle kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtların yakılması nedeniyle iklim değişikliğinin ana itici gücü olmuştur.
Yanan fosil yakıtlar, Dünya’yı saran, güneşin ısısını hapseden ve sıcaklıkları yükselten bir battaniye gibi davranan sera gazı emisyonları üretir. Sera gazı konsantrasyonları 2 milyon yılın en yüksek seviyelerinde ve emisyonlar artmaya devam ediyor. Sonuç olarak, Dünya şimdi 1800’lerin sonunda olduğundan yaklaşık 1,1°C daha sıcak. Son on yıl (2011-2020) kayıtlara geçen en sıcak dönemdi. Birçok insan iklim değişikliğinin esas olarak daha yüksek sıcaklıklar anlamına geldiğini düşünüyor. Ancak sıcaklık artışı hikâyenin sadece başlangıcıdır. Dünya, her şeyin birbirine bağlı olduğu bir sistem olduğundan, bir alandaki değişiklikler diğer tüm alanlardaki değişiklikleri etkileyebilir.
İklim değişikliğinin sonuçları arasında yoğun kuraklıklar, su kıtlığı, şiddetli yangınlar, yükselen deniz seviyeleri, sel, eriyen kutup buzları, yıkıcı fırtınalar ve azalan biyoçeşitlilik yer alıyor.
İklim değişikliği sağlığımızı, gıda yetiştirme yeteneğimizi, barınmamızı, güvenliğimizi ve çalışmamızı etkileyebilir. Küçük ada ülkelerinde ve diğer gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar iklim etkilerine karşı daha savunmasız durumdadır. Deniz seviyesinin yükselmesi ve tuzlu su girişi gibi koşullar, tüm toplulukların yer değiştirmek zorunda kaldığı ve uzun süreli kuraklıkların insanları kıtlık riskiyle karşı karşıya bıraktığı noktaya gelebilir.
İklim Krizinin Yönetimi Nasıl Olmalıdır?
İklim değişikliğine neden olan emisyonlar dünyanın her yerinden geliyor ve herkesi etkiliyor, ancak bazı ülkeler diğerlerinden çok daha fazlasını üretiyor. En az yayan 100 ülke, toplam emisyonların yüzde 3’ünü oluşturuyor. En büyük emisyona sahip 10 ülke yüzde 68 katkıda bulunuyor. Bu noktada tüm ülkelerin iklim değişikliğini durdurmak için gerekli stratejiyi ve eylemlerini ortaya koyması gereklidir ancak bu konuda daha fazla paya sahip olan ülkeler daha önce harekete geçmek için daha büyük bir sorumluluğa sahiptir.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması gibi ilerlemeye rehberlik edecek küresel çerçeveler ve anlaşmalar konunun profesyonel olarak yönetimini ve ele alınmasını sağlıyor. AB, net sıfır sera gazı emisyonuna sahip bir ekonomi haline gelerek 2050 yılına kadar iklim açısından nötr olmayı hedefliyor. Bu hedef, Avrupa Yeşil Mutabakat Anlaşmasının kalbinde yer almaktadır ve AB’nin Paris Anlaşması kapsamındaki küresel iklim eylemine yönelik taahhüdü ile uyumludur. Bu vesile ile küresel ısınmayı 1,5°C’nin altında tutarak, 2030 yılına kadar emisyon kesintilerinin yaklaşık yarısının azaltılması plan içerisinde yer alıyor.
Bu noktada karşımıza çıkan iç geniş ana eylem kategorisi şunlardır:
- emisyonları azaltmak,
- iklim etkilerine uyum sağlamak,
- gerekli aksiyonları finanse etmek
İklim değişikliği konusunda belirlenen çözümler yaşamlarımızı iyileştirirken aynı zamanda çevreyi korumaya da odaklanıp, ekonomik faydalar da sağlayabilecektir. Enerji sektöründen sanayiye, ulaşımdan, binalara, tarıma ve ormancılığa kadar toplumun tüm kesimleri ve ekonomik sektörleri aktif rol oynayacaktır.
İklim değişikliği kapsamında alınacak eylemlere bazı örnekler vermek gerekirse;
- Enerji sistemlerini fosil yakıtlardan güneş veya rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklara geçirmek iklim değişikliğine neden olan emisyonları azaltıyor.
- Fosil yakıt üretiminin 2020 ile 2030 arasında yılda yaklaşık yüzde 6 oranında azalması gerekiyor.
- AB, gerçekçi teknolojik çözümlere yatırım yaparak, vatandaşları güçlendirerek ve sanayi politikası, finans ve araştırma gibi kilit alanlarda eylemleri uyumlu hale getirerek ve aynı zamanda adil bir geçiş için sosyal adaleti sağlayarak öncülük etmeyi planlıyor.
İklim Krizinin Yönetimi ve Çimento Sektörü
Küresel Çimento ve Beton Birliği (GCCA) tarafından 2021 yılında 2050 Çimento ve Beton Endüstrisi Yol Haritası yayınlanmış olup, dünyanın önde gelen çimento ve beton şirketlerinin yarının sürdürülebilir dünyasının inşasına tam olarak katkıda bulunmaya yönelik ortak taahhüdüdür.
Bu yol haritası küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlamaya yardımcı olacak net bir sıfır yolu ortaya koyuyor. Sektör, 2050 yılına kadar net sıfır beton üretmeyi ve şimdiden harekete geçmeyi taahhüt ediyor.
Endüstri, son otuz yılda çimento üretimindeki CO2 emisyonlarında %20’lik orantısal azalmalarla halihazırda ilerleme kaydetmiştir. Bu yol haritası, yalnızca on yılda aynı azalmayı sağlayan karbonsuzlaştırma önlemlerinin önemli ölçüde hızlandırdığını vurgulamaktadır. Yüzyılın ortasına kadar tam karbonsuzlaştırmaya ulaşma yolunda önemli bir kilometre taşı olarak, bugünden (2020) 2030 yılına kadar betonla ilişkili CO2 emisyonlarında %25 oranında orantılı bir azalmanın ana hatlarını çiziyor. Şimdi ile 2030 arasındaki yol haritası eylemleri, her zamanki gibi bir senaryoya kıyasla yaklaşık 5 milyar ton CO2 emisyonunun atmosfere girmesini önleyecektir.
Yol haritası, beşikten beşiğe tüm yaşam döngüsü boyunca net sıfıra ulaşmak için gereken kaldıraçları ve kilometre taşlarını ortaya koyarak, halihazırda devam etmekte olan sektördeki eylemleri ve gelecek planlarını anlatıyor.
Bugün sektörden kaynaklanan toplam küresel CO2 emisyonları 2,5 Gt’nin üzerindedir. Bunlar, öncelikle kireç taşının ısıtılması (yaklaşık %60) ve çimento fırınında ve diğer tesis süreçlerinde kullanılan yakıtların yanmasından (yaklaşık %40) kaynaklanan doğrudan CO2 emisyonlarıdır.
Sektör tarafından kullanılan elektrik de aynı zamanda CO2 emisyonuna katkıda bulunur. Çimento ve betonun tüm ömrünün farklı aşamalarında CO2 emisyonlarını azaltmak için uygulanacak birden fazla kaldıraç vardır. Bu kaldıraçların her birinin net sıfıra ulaşmak için oynayacağı rol değerlendirilmiş olup, enerji verimliliği projeleri ile beraber uzun vadede karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojilerinin %36 gibi önemli bir paya sahip olacağı görülüyor.
Yazımızda Neler Anlattık?
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yapılan Küresel Risk Raporu’nun Algı Araştırması’na göre dünyayı 10 yılda bekleyen 10 riskin içinde ikinci sırada aşırı iklim olayları gelmektedir. Bu kapsamda bireysel, şirketler bazında, toplumsal ve ülkesel alınacak önemli eylemlerin olduğu açıktır.
Bununla beraber Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change-IPCC), 2021 yılında Altıncı Değerlendirme Raporu’nda küresel sıcaklıkların sanayileşme öncesi dönem ortalamasının 1,5o C üstüne çıkması durumunda, gezegenimizde olağanüstü hava olaylarının ve özellikle sıcak hava dalgalarının sayısının artacağına, su kıtlığı ve ekosistem hasarlarının önemli ve yıkıcı sonuçlara yol açacağına dikkat çekiliyor. Diğer taraftan senaryo analizlerine göre 2041 -2060 yılları arasında ortalama sıcaklık artışının 2o C’yi aşabileceği, 2081-2100 yılları arasında ise 3o C’yi geçebileceğine işaret ediliyor. Tüm bu sarsıcı araştırmaların da katkısı ile hepimizin dünyamıza olan sorumluluklarını yerine getirme zamanı gelmiş gözüküyor.
Kullanılan Kaynaklar: